0 Yorum 0 Yorum  | 06 Eylül, 2005

Gelecekte duymayacağımız bir cümle:

“BEN KARŞININ TAKSİSİYİM, ABİ!”

Yalova’dan Bahçeşehir’e gitmeniz gerekiyor. Tek yapmanız gereken, kısa bir mesaj atarak sizi Yalova’dan alması için deniz taksiyi çağırmak! Sadece 1,5 saat sonra Bakırköy’desiniz! İskeleden sizi alacak ikinci taksiye ise, sadece gideceğiniz sokağın adını söylemeniz yeterli. Uyduların yönettiği ikinci taksinin şoförü, sizi kapıya kadar bırakıyor! Bu bir hayal değil.

İstanbul’da 622.456’sı bayan, 2.396.089’u erkek olmak üzere toplam 3.018.545 sürücü bulunuyor (2001). Her gün yaklaşık olarak, özel otomobillerle 2 milyon, minibüslerle 2 milyon, İETT otobüsleriyle 2 milyon, özel halk otobüsleriyle 750 bin, hafif metroyla 500 bin, taksi ve dolmuş taksilerle 500 bin, demiryolları ile 375 bin, denizyolları ile 250 bin yolcu taşınıyor. Kayıtlı motor sayısı 2,3 milyon olan İstanbul’da, ancak 252 bin taşıta cevap verebilecek otopark var. Her gün Trafik Sicil Dairesi’ne kaydolan 450-500 araç İstanbul trafiğine katılıyor. Bu, her gün İstanbul’a, en azından bu araçların uç uca eklenmiş uzunluğunu karşılayan 4 kilometre yol yapılması gerektiği anlamına geliyor.

Okuması bile yorucu değil mi? Aslında, bu rakamlara boğulan paragrafta, size anlatmak istediğimiz, İstanbul’un nasıl bir sona gittiği konusunda fikir verebilmek.
Şimdi bir nefes alın ve muhtemelen bunalarak okumaya çalıştığınız ilk paragrafı bir kez daha okuyun. Yukarıdaki ürkütücü tablodan, bu gidişle yakın bir gelecekte İstanbul’da “kımıldayamayacağımızı” çıkarsamak için kâhin olmaya gerek yok.
Sadece bu kadar mı? Gelecekte değil hareket etmek, gideceğimiz yeri bulmakta bile zorlanacağız! Bir uçtan bir uca uzaklığı 150 kilometreyi bulan bir alana yayılan İstanbul, 769 mahallesi ve 10.000’i aşan sokağı ile Avrupa’nın pek çok ülkesinden daha büyük ve kalabalık.

Taksicilerin bitmeyen “nöbet değişimi”

İstanbul’u asıl çekilmez hale getiren, yolda duran taksilerin yüzde 90’ının “ne hikmetse” karşının taksisi olması! İstanbullulara her sabah “Anadolu ve Avrupa yakası taksicilerinin her sabah nöbet değiştirdiğini” düşündüren bu durum, pek çok olumsuzluğu da beraberinde getiriyor. Gideceğiniz yere çok daha uzun bir yoldan ve geç varmak bir yana, ara sokaklarda kaybolabilir ve hatta oraya hiç varamayabilirsiniz.

Peki bu eziyetin bir çözümü yok mu? Aslında var. En fazla birkaç yüz dolarlık bir masrafla, tüm taksilere takılabilecek bir GPS alıcısı, İstanbulluların çilesine son verebilir. İstanbul’da bir taksi plakasının 400 milyara ulaştığı göz önünde tutulduğunda, bu gerçekten komik bir rakam.
Avrupa’nın pek çok ülkesinde taksiler için artık zorunlu kılınan GPS alıcılı yol göstericiler, size gideceğiniz yolu, en hızlı ya da en kısa rotaya göre çizebiliyor. Sadece bu kadar mı? Değil elbette...

Diyelim ki, Üsküdar’dan Akmerkez’e gideceksiniz. Cep bilgisayarınıza yola çıktığınız ve varmak istediğinizi noktayı girdiğinizde sistem size rotayı çizip, en kısa yolu gösterebilmekte. GPS yol göstericilerinin bu “asli görev”lerinin dışında pek çok yetenekleri daha var. En etkileyicileri arasında; yanlış bir yöne gidilmesi halinde kullanıcının uyarılması, hız ölçümü, gökyüzündeki uyduların konumu ve frekans güçlerinin görüntülenmesi gibi.

İstanbul’un sayısal haritasını çıkarmak

Sistemin işleyişi aslında çok basit. Özünde, araçlardaki alıcıların bir dizi alçak yörünge GPS uydusu ile iletişime girmesi yatıyor. Teorik olarak bir yerin enlem, boylam ve yüksekliğini saptayabilmek mümkün; ancak, yeni nesil GPS alıcıları aynı anda 11-12 uydu ile iletişime geçebiliyor. Bunun nedeni, uyduların konum belirlemedeki hata payını, araçların dar ara sokaklarda rahat yol almasını sağlayacak bir düzeye indirebilmek. Nitekim, yeni nesil GPS alıcılar, hata payını “maksimum” 30 santime kadar düşürmüş durumda.

Peki, tek başına bir GPS alıcısına sahip olmak yeterli mi? Elbette değil. Bulunduğunuz noktaya ilişkin uzaydan aldığınız koordinatları anlamlı kılacak bir sayısal İstanbul haritasına da ihtiyacınız var.

Haritaların hazırlanmasına gelince... Avrupa kentlerinde iyi hazırlanmış bir şehir haritası bile “üç aşağı beş yukarı” bu iş için yeterli olurken, söz konusu şehir “İstanbul” olunca işler değişiyor. Binalarının yüzde 60’ı ruhsatsız ve gecekondu niteliğinde olan İstanbul’u kâğıt üzerinde tüm sokaklarıyla gösteren güvenilir bir “harita” ne yazık ki yok!

Nitekim, yaklaşık dört yıl önce İstanbul’un ilk sayısal haritasını hazırlayan TED Yazılım, kentin sokak haritasını çıkartabilmek için çok yüksek çözünürlüklü uydu fotoğraflarını paftalayarak, sokakları isimlendirmek zorunda kalmıştı.

İstanbul’un sayısal bir haritasını hazırlamanın zorlukları burada da bitmiyor. Bu haritaları hazırlayan firmaların, iki-üç ayda bir güncelleme yapmaları da gerekiyor. Böylelikle, sistemi satın alanlar, İGDAŞ ve İSKİ’nin “sürpriz” altyapı çalışmalarından ya da uzun soluklu metro kazılarından etkilenmiyorlar.

Taksiler nazlanıyor

İstanbul’un taksilerine takılabilecek GPS sistemi, yaklaşık dört yıldır mevcut. Sadece İstanbul değil, Türkiye’nin tüm büyük kentlerinin haritaları hazır. Örneğin, son Bilişim Fuarı’nda, Navturk’un tanıtımını yaptığı çözüm; İstanbul, Ankara, İzmir ve 15 bin km’lik şehirlerarası anayolları kapsıyordu. Navturk’un bu çözümü, Güney Koreli otomotiv devi Hyundai tarafından şimdiden satın alınmış durumda.

Dünyanın dört bir yanındaki taksilerde var olan GPS sistemlerinin İstanbul’a yaygınlaşamamasının nedeni, yasası çıktığı halde araçlara “yazarkasa” konulmamasındaki neden ile aynı.

GPS sistemlerinin işlevi yalnızca yol bulmakla sınırlı değil. Asıl görevi, kişilerin takside, acil anlarda ya da bilmedikleri bir yerde gezerken kullanabilecekleri bir “evren” yaratmak. Bu yüzden, söz konusu sistemlere hastaneler, karakollar, eczaneler, hatta restoran ve sinemaların koordinatları da yüklenmiş.

Ali Işıngör'ün kaleme aldığı ve FOCUS Dergisinde yayımlanan bu güzel yazıyı sizlerle paylaşmamıza izin veren FOCUS Dergisi ekibine teşekkürler.

0 Yorum:

Yorum Yaz